Barcelona Gezim

¡Hola Amigos!

 Bugün, yaklaşık 3 ay önce yaptığım Barcelona gezimden bahsetmek istiyorum. Barcelona hakkında binlerce blog yazısı olduğu aşikar ama bir de benim gözümden görün istedim. Ayrıca Barcelona’da gezilecek yerleri araştırmak oldukça kolay olduğu için ben size birkaç cafe ve restoran önerisinde bulunmak istiyorum.
 Öyleyse başlayalım.

  İlk gün öğleden sonra vardığım için günümüzü etrafa göz atarak geçiyoruz. Kaldığımız yer Hostafrancs metro durağının yakınında. Buradan İspanyol Meydanı (Plaça d’Espanya) yürüyerek yaklaşık 10 dakika. Yol üzerinde gördüklerimi çekmeden duramıyorum. Derken meydana varıyoruz. Meydan'daki eski boğa güreşi arenası, artık Katolonya'da boğa güreşinin yasak olması sebebiyle kapatılmış ve -bence kötü bir kararla- alışveriş merkezine çevrilmiş. Buranın son katı manzarayı görmek için oldukça güzel bir yer. Söylemem gereken, yukarı çıkmak için kullanılan asansöre 1 euro vermek yerine aynı yere alışveriş merkezinin içinden de yürüyen merdivenle çıkabileceğiniz. 

       
Meydandan yukarı doğru çıkan caddesinin sonunda, bütün ihtişamıyla Katalan Ulusal Sanat Müzesi yer alıyor. Eve dönüp dinlendikten sonra bu sefer müzeyi yakından görüp, şehri bir de Montjuic tarafından izlemeye gidiyoruz.

Katalan Ulusal Sanat Müzesi 

Müzenin önünden bütün ışıltısıyla Barcelona

  İkinci günümüze La Rambla'da güneşli bir sabahla başlıyoruz. Burası Barcelona'nın İstiklal Caddesi gibi. Ben buradaki renklere ve atmosfere bayıldım. Gösterişli binaların yapısı büyük bir özenle korunmuş. La Rambla'yı yürüyerek geçip Gotik Mahallesine gidiyor, sokaklarda kayboluyoruz.

La Rambla

La Rambla 2

Gotik Mahalle / Barri Gotic 

Gotik Mahalledeki bu tatlı dükkandan ördek almadığıma biraz pişmanım.

İlk cafe tavsiyem işte burada. La Rambla'nın sonunda. Planınızın Gotik Mahalleyi gezmeden önce ya da sonrasına ekleyebilirsiniz. İsmi El Bosc de Les Fades yani Perili Orman. İçindeki dekor ağaçlar, su sesleri, loş ortamıyla oldukça huzurlu olmasının yanında; zaman zaman mekan neredeyse tamamen kararıyor ve yağmur ve yıldırım efektiyle daha da ilgi çekici bir hale geliyor.

El Bosc de Les Fades

Bu arada akşamüstü ispanyol arkadaşlarımızla buluşup Sant Celoni adında bir kasabaya Katalan bir punk/rock grubunu dinlemeye gidiyoruz. Konser kasabanın festival etkinlikleri nedeniyle ücretsiz. Halk oldukça coşkulu çünkü referanduma 1 aydan az bir süre kalmış ve bağımsızlık yanlısı grup şarkılarının arasında referanduma katılım çağrısı yapıyor. Katalanları o atmosferde gözlemleme imkanı buluyorum ve konser de çok keyifli geçiyor. Grubu merak edenler Ebri Knight ismiyle aratabilirler.

Ertesi gün, yani tarih 11 Eylül. Biz de Gaudi'nin eseri La Pedrera'yı (diğer adıyla Casa Mila) ziyaret etmeye karar veriyoruz, fakat bilmediğimiz şey, La Pedrera'nın üzerinde olduğu lüks caddede, 11 Eylül Ulusal Katalan Günü nedeniyle müthiş kalabalık bir miting olduğu. Yine her taraf referandum propagandasıyla dolu.

İnsanlar miting alanına doğru ilerliyor.

 Kalabalıktan sıyrılıp La Pedrera'ya giriyoruz. Barcelona'nın güzelliklerinden birisi de hangi ülkede okuduğunuz farketmeksizin birçok müzede öğrenci kartınızla indirimli bilet alabilmeniz. La Pedrera'ya giriş oldukça pahalı olsa da birkaç euro indirimimizin olması teselli oluyor.

Bütün ihtişamıyla La Pedrera - Casa Mila

La Pedrera'nın tepesinden Miting

Burada da bir restoran önerisinde bulunmak istiyorum: Txapela. Bir Bask restoranı olan bu mekanda birçok tapas denedik ve hepsini de beğendik. Bask mutfağının ünü boşuna değil tabii ki. Mekan biraz pahalı ama bulunduğu lüks caddeyi, La Pedrera ve Casa Batllo'ya yakınlığını göz önüne alınca normal sayılabilir. Çoğu tapas 2-2.5 euro arasında. Bana kalırsa ödediğimiz hesaba değdi. Bir de unutmadan mekanda kredi kartı geçmiyor.

Buradan sonra kalabalığın içinde kendimizi zoraki metroya atıp Park Guell'e varmayı başarıyoruz. Bu arada Park Guell'e ve La Sagrada Familia'ya internetten rezervasyon yaptırmadan girmek imkansız. Çünkü kapasiteyi aşmamak için her saat aralığına kotaları var ve kapıya gittiğinizde o saatin kotası çoktan dolmuş oluyor.

Park Guell, şimdilerde şehrin bir parçası olsa da Gaudi'nin tasarladığı yıllarda şehrin dışında lüks bir site olarak planlanmış.
Ancak zamanın zenginleri şehirden uzak olmayı kötü bir fikir olarak değerlendirmiş. Sol tarafta Sagrada Familia'nın silüetini görmek ve mesafeyi kıyaslamak mümkün.

Barcelona'da geçirdiğimiz son günü Picasso ve Miro müzelerine ayırıyoruz. Öğrenci kartımız sayesinde Picasso müzesine ücretsiz giriyoruz. Picasso'nun eserleri birçok farklı müzede sergilenmekte olduğu için bütün eserlerini bulmak mümkün olmasa da burada oldukça geniş ve zengin bir koleksiyon sergilenmekte, üstelik Picasso katalan bile değilken.

Picasso'nun Las Meninas yorumu. Las Meninas, İspanyol ressam Diego Valazquez'in 17.yüzyılda yaptığı bir eser.
Picasso bu tabloya kendi yorumunu katarak birçok farklı kopyasını yapıyor.

Miro müzesi, bir sanatseverin saatlerini ayırabileceği bir mekan ve yine çok geniş bir sergiye yer veriyor. Doğrusu Miro'yu ve eserlerini anlamak biraz zor. Sesli rehber 2 saatten uzun sürüyor. Fakat biz gittiğimizde müzenin kapanmasına 2 saatten biraz az kaldığı için istesek de sesli rehber satın alamadık. Böyle bir tutum beklemesem de sanırım hoşuma gitti.

Joan Miro - Duvar Kilimi

Yazımı son bir öneriyle bitirmek istiyorum: Bar Zodiaco. Burası ucuz ve nefis tapasların olduğu bir restoran. Joan Miro müzesinin ve Katalan Ulusal Sanat Müzesinin de bulunduğu Montjuic bölgesine yakın. Yürüyerek tahminim 15-20 dakika. Poble Sec metro istasyonunun da çok yakınında. Burada kürdanlı ekmek anlamına gelen pinchoların adedi 1 euro. Üzerinde kırmızı boncuk olan kürdanlı pincoların ise tanesi 1.25 euro. Size bir tabak veriyorlar dilediğiniz kadar pinchoyu kendiniz seçiyorsunuz. Hesabı istediğinizde de kürdanları sayıyorlar. Bana göre fiyat/lezzet performansı açısından oldukça iyi bir mekandı.

Barcelona hakkında yazılacak daha o kadar çok şey var ki, sanırım tek bir yazıda bitirmek mümkün değil. Umarım bir başka gezimden sonra yeni önerilerle tekrar karşınıza çıkarım. O zamana kadar, hasta luego!